Küçük grubumuzdakiler; kendi alanlarındaki tatmin ve temkinli duruşun rehavetinde, yeniliklere kiriş kulak tetikte, yazar çizer hoş insanlar...
'Hoş' derken, kelimenin tam anlamıyla hoşluklarından, haşa olamaz bir ard niyetim! Bu hoş dört sıradan insan, İzmir Foça'dan kalkıp Kuzey Ege'nin kıyı şeridine doğru keyifli bir güz güzellemesi planladılar.
Kıyıdan kıyılardan, belki denize en fazla birkaç kilometre uzaktaki tepelerdeki köylerden geze dolaşa imbikleyecekler güz güzelliklerini. Zeytin ağacının denize sevdalı tuz ve nem hasleti misali, İyota sarhoş, maviye serkeş müptelalar gibi uzaklaşmadan pek maviden, dolanacaklar körfezi taa Adatepe'ye, Küçükkuyu, Behramkale'ye...
İzmir Körfezi'den kalkıp, Çandarlı Körfezi'nden, Edremit Körfezi'ne doğru sağımızda zeytin ağaçları, solumuzda deniz. Geliyoruz biz.
Biz dört sıradan insan! Her birimizde farklı heybe, kırk ambar, kırk düğüm, kırk metanet ve bolca keyfiyet dört sıradan insanız işte...
*
Güzün renklerini sordum ona. Dedi ki; İşler kesat hiç yok, üstüne üstlük mübarek Ramazan, önümüz kış, bayramın eli kulağında, okullar da açıldı, güzün rengi paranınkidir mangırdan ne haber?
*
Yine de sıradanız biz...
Burhaniye'nin pazarı Pazartesi günüydü hatırladığım, taze cevizleri, erken toplanan kestaneleri, kırmızı salçalık biberleri, köy tarhanaları, ev yapımı salça ve turşularıyla, meyve pestilleri, sarımsak, köy peyniri ve taze elma kokularının karmakarışık harmanlandığı dev bir güveç tenceresidir Burhaniye Pazarı.
Grubumuzdakiler diyor ki; Ören'e mutlaka uğrayalım sebeb-i ziyaretimiz var! Pekala uğrayalım.
Yine bir istek, yetersiz bir arzuyu ifşa eden cılız ses; "Ayvalık ve Edremit'deki zeytinyağ işliklerini bir görsek, zeytinyağ ve zeytin tadımları yapsak" diyor. Heh heh! Elbette, elbette diyorum iştahla, onca girişimci ürününün tadım ve tanıtımı için çetin savaşımlar içinde zaten, dış piyasalarda üretimin bol olduğu söyleniyor stokları yerli pazar sarmalına açmak durumundalar, biliyorum ki onlar da öğrenecekler iç piyasaların beğenisini önemsemeyi!
Cuma günleri Akçay'ın pazarıdır aman atlamayalım. Köylü pazarında narlar, döngeller, çavuş ve misketler, sarı hurmalar pazara çoktaaan gelmeye başlamıştır, erken koparılan mandalinalar da cabası. Ne çok yeşil zeytin çıkarırlar pazara köylüler. Kırmalık, çıtlatmalık, çizmelik dedikleri yeşil zeytinler, acı suyunu da kendilerinin çıkardıkları taşla hafifçe çıtlattıkları, kokusundan şifalanılan erken toplanan o ilk yeşil tanecikler, kutsal meyvecikler...
Kutsal topraklara doğru çıkacağız yola, bir yanımızda mavi diğerinde yeşil.
Güre sahillerinde iğde ağaçları, çoktan bükmüştür boyunlarını. Yerlere düşmüştür iğdeler ne toplayanları vardır ne de yiyeni, gidip toplamalı biraz.
Altınoluk'un pazarı Cumartesi'miydi? Ay neydi o Altınoluk'un iri narları ve misler kokan sarı ayvaları... Aslında henüz erken ayvaya ve nara, zeytine de biliyorum. Biz geç kalmadan oralara, nar geciksin bize ne gam! Yolcuyuz ayvaya, nara, üzüme, zeytine...
Küçük grubumuzdakiler; kendi alanlarındaki tatmin ve temkinli duruşun rehavetinde, yeniliklere kiriş kulak tetikte, yazar çizer hoş insanlar...
'Hoş' derken, kelimenin tam anlamıyla hoşluklarından, haşa olamaz bir ard niyetim! Bu hoş dört sıradan insan, İzmir Foça'dan kalkıp Kuzey Ege'nin kıyı şeridine doğru keyifli bir güz güzellemesi planladılar.
Kıyıdan kıyılardan, belki denize en fazla birkaç kilometre uzaktaki tepelerdeki köylerden geze dolaşa imbikleyecekler güz güzelliklerini. Zeytin ağacının denize sevdalı tuz ve nem hasleti misali, İyota sarhoş, maviye serkeş müptelalar gibi uzaklaşmadan pek maviden, dolanacaklar körfezi taa Adatepe'ye, Küçükkuyu, Behramkale'ye...
İzmir Körfezi'den kalkıp, Çandarlı Körfezi'nden, Edremit Körfezi'ne doğru sağımızda zeytin ağaçları, solumuzda deniz. Geliyoruz biz.
Biz dört sıradan insan! Her birimizde farklı heybe, kırk ambar, kırk düğüm, kırk metanet ve bolca keyfiyet dört sıradan insanız işte...
*
Güzün renklerini sordum ona. Dedi ki; İşler kesat hiç yok, üstüne üstlük mübarek Ramazan, önümüz kış, bayramın eli kulağında, okullar da açıldı, güzün rengi paranınkidir mangırdan ne haber?
*
Yine de sıradanız biz...
Burhaniye'nin pazarı Pazartesi günüydü hatırladığım, taze cevizleri, erken toplanan kestaneleri, kırmızı salçalık biberleri, köy tarhanaları, ev yapımı salça ve turşularıyla, meyve pestilleri, sarımsak, köy peyniri ve taze elma kokularının karmakarışık harmanlandığı dev bir güveç tenceresidir Burhaniye Pazarı.
Grubumuzdakiler diyor ki; Ören'e mutlaka uğrayalım sebeb-i ziyaretimiz var! Pekala uğrayalım.
Yine bir istek, yetersiz bir arzuyu ifşa eden cılız ses; "Ayvalık ve Edremit'deki zeytinyağ işliklerini bir görsek, zeytinyağ ve zeytin tadımları yapsak" diyor. Heh heh! Elbette, elbette diyorum iştahla, onca girişimci ürününün tadım ve tanıtımı için çetin savaşımlar içinde zaten, dış piyasalarda üretimin bol olduğu söyleniyor stokları yerli pazar sarmalına açmak durumundalar, biliyorum ki onlar da öğrenecekler iç piyasaların beğenisini önemsemeyi!
Cuma günleri Akçay'ın pazarıdır aman atlamayalım. Köylü pazarında narlar, döngeller, çavuş ve misketler, sarı hurmalar pazara çoktaaan gelmeye başlamıştır, erken koparılan mandalinalar da cabası. Ne çok yeşil zeytin çıkarırlar pazara köylüler. Kırmalık, çıtlatmalık, çizmelik dedikleri yeşil zeytinler, acı suyunu da kendilerinin çıkardıkları taşla hafifçe çıtlattıkları, kokusundan şifalanılan erken toplanan o ilk yeşil tanecikler, kutsal meyvecikler...
Kutsal topraklara doğru çıkacağız yola, bir yanımızda mavi diğerinde yeşil.
Güre sahillerinde iğde ağaçları, çoktan bükmüştür boyunlarını. Yerlere düşmüştür iğdeler ne toplayanları vardır ne de yiyeni, gidip toplamalı biraz.
Altınoluk'un pazarı Cumartesi'miydi? Ay neydi o Altınoluk'un iri narları ve misler kokan sarı ayvaları... Aslında henüz erken ayvaya ve nara, zeytine de biliyorum. Biz geç kalmadan oralara, nar geciksin bize ne gam! Yolcuyuz ayvaya, nara, üzüme, zeytine...