GELENEKSEL EKOFESTİVAL ÇORBASI
Tüm Kazdağı aşlarının bereketiyle
Bu güzel coğrafyanın tertemiz atmosferinde çok anlamlı bir amaç için buluştuk.
Havamız, suyumuz, sürdürülebilirliği hayati önem taşıyan topyekün yaşamlarımız için biraradayız. Bin pınarlı Kazdağı’nın cömert bağrında ona yakışır sevinçler biriktirmek, birlikte, insanca, doğayı ve içinde barındırdığı tüm güzellikleri paylaşmak için buradayız.
Bir süredir bu dağların doğal enerjisi ile soluklanıyorum ben de. Oksijen dedikleri şeyi gözlemlemeye çalışıyorum. Elle tutamadığım torbaya koyup saklayamadığım o yaşam enerjisini!
Hoş, sular da girmiyor torbaya velev ki betonlarla örülmesin suyun yolu yolacı!
Dağları, suları, soluduğumuz havayı yaşayarak anlamaya çalışıyorum birçoğumuz gibi. Doğanın bağrındaki sayısız yiyeceğin bize vaat ettiği besin menüsünü görme çabası biraz zorlasa da, bizden öncekilerin ayak izini takip etmek işe yarıyor inanın.
Dağların ritmiyle hareket eden canlıların arasında bizler de varız, salt hayvanlar ve bitkiler değil biz insanlar da yıllarca doğanın ritmiyle harekettik. Teknolojinin gelmesiyle giderek aslımızdan öz doğamızdan koptuk, süreç içinde koparıldık.
Şimdi öyle bir döneme, dönemece geldik ki; bundan sonrası için artık eskilerin bilgeliğini eski unuttuklarımızı hatırlamak durumundayız. Bizden daha yaşlı insanların kuşaklar boyu taşıdığı hayatta kalabilme yöntemleri bugünden itibaren bizim de işimize yarayacak. Ne ki biz anlatılanlara kulak verelim, eski bilgelikleri saygıyla kabul edip bu günümüze taşıyabilelim…
Güneşin yıldızların mevsimsel dönüşümleri ile olgunlaşan gıdalarımızı tanıyalım, doğanın gücüne saygı ve şükran duygumuzu hep yüreğimizde taşıyalım. Bereketli dağlarımız, ovalarımız ve gürül gürül akan derelerimizin özgürlüğünce el yordamı bilgi birikimleriyle kotaralım sofralarımızı.
Aşımız aşkımız olsun, aşkla kucaklayalım sahip olduğumuz doğa nimetlerini. Her mevsimin kendine özgü yiyeceklerini bilip o yiyecekler ile şenlendirelim sofralarımızı. Kilometrelerce uzaklardan gelmesin bedenimizin besini. Yaşadığımız coğrafya bize yetsin, kendi toprağımızın nimetleri ile varolalım.
Kazdağı bilgeliğinin son derece doyurucu bir çorbasını bulacaksınız aşağıdaki tarifte. 2014 EkoFestival çorbasıydı. Kısmetse bu yıl 2015 festival çorbamız da aynısı olacak. Kimbilir belki bir iki Kazdağı otu baharı daha ilave edebiliriz! Coşkularımıza engel var mı?
Haydi, siz de gelin çorbamızı birlikte çoğaltarak karıştıralım. Aşımız aşkımız olsun...
Ekofest'in geleneksel çorbası
Malzemeler:
Haşlanmış nohut
Buğday yarmasının öğütülmüş hali (Kazdağı yarma unu)
Bulgur
Kuru soğan
Taze adaçayı yapraklarından hazırlanmış adaçayı suyu
Taze ve kuru nane
Yeni öğütülmüş bol karabiber
Kimyon
Yoğurt
Sumak suyu
Zeytinyağı
Tatlı kırmızı toz biber
Tuz
Yapılışı:
(Miktarlarını belirtmiyorum zira, bir koca kazan dolusu ölçü ev şartlarına uymaz nasılsa! Üç kilo nohut, iki kilo yarma, bulgur filan oldukça fazla değil mi?)
Kuru soğanlar tavla zarı doğranır zeytinyağında yakmadan sarartılır, üzerine tencere kazanın yarısını geçecek kadar bolca su konur.
Su kaynamaya başlamadan önce ıslatılmış ve öğütülmüş yarma unu ve bulguru konur, sonra önceden haşlanmış nohutu da ilave edilip sürekli karıştırarak kaynaması beklenir.
Bir saate yakın karıştırarak özleşmesi sağlanır. Pişince, ayrı bir yerde iyice çırptığımız yoğurt bir miktar sumak suyu ve tuz ile çırpılır, kaynayan çorba ile yavaşça alıştırarak karıştırılır.
Bütün baharatlar sırasıyla ilave edilir. En son aşamada başka bir tavada zeytinyağında kızdırılan kırmızı toz biber ve kuru nane çorbanın üzerine dökülür.
Çorbanın püf noktası: Oldukça kalabalık pişiriciler tarafından hiç ara vermeden karıştırılmasıdır. Herkesin eli değerse daha lezzetli oluyor!
Birlikte, hep beraber aşımız aşkımız olsun.
Bu güzel coğrafyanın tertemiz atmosferinde çok anlamlı bir amaç için buluştuk.
Havamız, suyumuz, sürdürülebilirliği hayati önem taşıyan topyekün yaşamlarımız için biraradayız. Bin pınarlı Kazdağı’nın cömert bağrında ona yakışır sevinçler biriktirmek, birlikte, insanca, doğayı ve içinde barındırdığı tüm güzellikleri paylaşmak için buradayız.
Bir süredir bu dağların doğal enerjisi ile soluklanıyorum ben de. Oksijen dedikleri şeyi gözlemlemeye çalışıyorum. Elle tutamadığım torbaya koyup saklayamadığım o yaşam enerjisini!
Hoş, sular da girmiyor torbaya velev ki betonlarla örülmesin suyun yolu yolacı!
Dağları, suları, soluduğumuz havayı yaşayarak anlamaya çalışıyorum birçoğumuz gibi. Doğanın bağrındaki sayısız yiyeceğin bize vaat ettiği besin menüsünü görme çabası biraz zorlasa da, bizden öncekilerin ayak izini takip etmek işe yarıyor inanın.
Dağların ritmiyle hareket eden canlıların arasında bizler de varız, salt hayvanlar ve bitkiler değil biz insanlar da yıllarca doğanın ritmiyle harekettik. Teknolojinin gelmesiyle giderek aslımızdan öz doğamızdan koptuk, süreç içinde koparıldık.
Şimdi öyle bir döneme, dönemece geldik ki; bundan sonrası için artık eskilerin bilgeliğini eski unuttuklarımızı hatırlamak durumundayız. Bizden daha yaşlı insanların kuşaklar boyu taşıdığı hayatta kalabilme yöntemleri bugünden itibaren bizim de işimize yarayacak. Ne ki biz anlatılanlara kulak verelim, eski bilgelikleri saygıyla kabul edip bu günümüze taşıyabilelim…
Güneşin yıldızların mevsimsel dönüşümleri ile olgunlaşan gıdalarımızı tanıyalım, doğanın gücüne saygı ve şükran duygumuzu hep yüreğimizde taşıyalım. Bereketli dağlarımız, ovalarımız ve gürül gürül akan derelerimizin özgürlüğünce el yordamı bilgi birikimleriyle kotaralım sofralarımızı.
Aşımız aşkımız olsun, aşkla kucaklayalım sahip olduğumuz doğa nimetlerini. Her mevsimin kendine özgü yiyeceklerini bilip o yiyecekler ile şenlendirelim sofralarımızı. Kilometrelerce uzaklardan gelmesin bedenimizin besini. Yaşadığımız coğrafya bize yetsin, kendi toprağımızın nimetleri ile varolalım.
Kazdağı bilgeliğinin son derece doyurucu bir çorbasını bulacaksınız aşağıdaki tarifte. 2014 EkoFestival çorbasıydı. Kısmetse bu yıl 2015 festival çorbamız da aynısı olacak. Kimbilir belki bir iki Kazdağı otu baharı daha ilave edebiliriz! Coşkularımıza engel var mı?
Haydi, siz de gelin çorbamızı birlikte çoğaltarak karıştıralım. Aşımız aşkımız olsun...
Ekofest'in geleneksel çorbası Malzemeler:
Haşlanmış nohut
Buğday yarmasının öğütülmüş hali (Kazdağı yarma unu)
Bulgur
Kuru soğan
Taze adaçayı yapraklarından hazırlanmış adaçayı suyu
Taze ve kuru nane
Yeni öğütülmüş bol karabiber
Kimyon
Yoğurt
Sumak suyu
Zeytinyağı
Tatlı kırmızı toz biber
Tuz
Yapılışı:
(Miktarlarını belirtmiyorum zira, bir koca kazan dolusu ölçü ev şartlarına uymaz nasılsa! Üç kilo nohut, iki kilo yarma, bulgur filan oldukça fazla değil mi?)
Kuru soğanlar tavla zarı doğranır zeytinyağında yakmadan sarartılır, üzerine tencere kazanın yarısını geçecek kadar bolca su konur.
Su kaynamaya başlamadan önce ıslatılmış ve öğütülmüş yarma unu ve bulguru konur, sonra önceden haşlanmış nohutu da ilave edilip sürekli karıştırarak kaynaması beklenir.
Bir saate yakın karıştırarak özleşmesi sağlanır. Pişince, ayrı bir yerde iyice çırptığımız yoğurt bir miktar sumak suyu ve tuz ile çırpılır, kaynayan çorba ile yavaşça alıştırarak karıştırılır.
Bütün baharatlar sırasıyla ilave edilir. En son aşamada başka bir tavada zeytinyağında kızdırılan kırmızı toz biber ve kuru nane çorbanın üzerine dökülür.
Çorbanın püf noktası: Oldukça kalabalık pişiriciler tarafından hiç ara vermeden karıştırılmasıdır. Herkesin eli değerse daha lezzetli oluyor!
Birlikte, hep beraber aşımız aşkımız olsun.
Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN
