Deve Güreşi Sofraları
Deve Güreşleri Ege'nin köklü bir geleneği. Her ne kadar develerin güreştirilerek insan denilen canlıya eğlence olduğu düşünülse de, tarih boyunca "güreşler" süregelen bir uygulama olmuş. Geçmişten günümüze değişen bir uygulamadan söz etmemiz gerekirse; uzunca bir zamandır artık develerin canının yanmasına izin verilmiyor. Çok şükür.
Deve sahipleri ve kural koyucular bu konuda çok hassaslar. Bu hassasiyetleri için kendilerine teşekkür ediyorum. Geleyim bu seramoninin beni ilgilendiren yanına; DEVE GÜREŞİ SOFRALARI... Uzun uzun anlatılmayı hakediyorlar.
Yalnız şunu belirtmeden geçmeyeyim; Sayısız kamyonet, jip, kasası olan taşıt içinde yeme içmeye dair ne varsa getirilmiş. Mangallar, tüp ocakları, ızgara ve tava teşkilatları, birgün önceden hazırlanmış dolmalar, piyazlar, çeşitli mezeler, turşu ve tuzlu peynirler, ısıtıcı helva bal ve pekmezler, meyve çerez, içkiler, meyve suları, çay kahve düzenekleri ve sonsuz çeşitte et ve türevleri (deve sucuğu, tavuk, köfte, pirzola vs.) Bütün bunları kimler nereden mi getirmiş; Edremit Körfezi'nin ve Ege'nin her yerinden aileler, seyirciler ve deve sahipleri...
Yüzlerce binlerce insan, öyle kalabalık ki! Meğer yıldan yıla özlemle beklenen büyük bir sosyalleşmeymiş bu. İnsanların bu kadar kalabalık ve topluca eğlendiğini görmek hiç bu kadar mutlu etmemişti beni!
Kamyonların içine kurulmuş masaları görmek gerekiyor. Bu bambaşka bir kültür. Bütün tezatları birarada görebilmek için şaşkın bakışlarla etrafa bakınmak yetiyor.
Güneş pırıl pırıldı fakat öyle bir kuru soğuk var ki....
Hayatın tüm renkleri için insanların arasına karışıp onların coşkusunu anlamaya çalışmak bile kişiyi farklı uyarıyor! İnsanı anlamak, kitap sayfalarına hapsolmayacak denli derin ve sonsuz!
Hayat, bitmeyen bir devinim. Biz olsak da olmasak da...
Deve sahipleri ve kural koyucular bu konuda çok hassaslar. Bu hassasiyetleri için kendilerine teşekkür ediyorum. Geleyim bu seramoninin beni ilgilendiren yanına; DEVE GÜREŞİ SOFRALARI... Uzun uzun anlatılmayı hakediyorlar.
Yalnız şunu belirtmeden geçmeyeyim; Sayısız kamyonet, jip, kasası olan taşıt içinde yeme içmeye dair ne varsa getirilmiş. Mangallar, tüp ocakları, ızgara ve tava teşkilatları, birgün önceden hazırlanmış dolmalar, piyazlar, çeşitli mezeler, turşu ve tuzlu peynirler, ısıtıcı helva bal ve pekmezler, meyve çerez, içkiler, meyve suları, çay kahve düzenekleri ve sonsuz çeşitte et ve türevleri (deve sucuğu, tavuk, köfte, pirzola vs.) Bütün bunları kimler nereden mi getirmiş; Edremit Körfezi'nin ve Ege'nin her yerinden aileler, seyirciler ve deve sahipleri...
Yüzlerce binlerce insan, öyle kalabalık ki! Meğer yıldan yıla özlemle beklenen büyük bir sosyalleşmeymiş bu. İnsanların bu kadar kalabalık ve topluca eğlendiğini görmek hiç bu kadar mutlu etmemişti beni!
Kamyonların içine kurulmuş masaları görmek gerekiyor. Bu bambaşka bir kültür. Bütün tezatları birarada görebilmek için şaşkın bakışlarla etrafa bakınmak yetiyor.
Güneş pırıl pırıldı fakat öyle bir kuru soğuk var ki....
Hayatın tüm renkleri için insanların arasına karışıp onların coşkusunu anlamaya çalışmak bile kişiyi farklı uyarıyor! İnsanı anlamak, kitap sayfalarına hapsolmayacak denli derin ve sonsuz!
Hayat, bitmeyen bir devinim. Biz olsak da olmasak da...




Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN