Macaron Konağı / Makaron değil Macaron!

Ne zaman Ayvalık’a gitsem o tarih kokan eski Ayvalık sokaklarını dilime tespih ettiğim birkaç sözcükle dolaşırım. Barbaros ve Macaron sokakları çok ilgimi çeker nedense! Görselliğinin ötesinde sözcük olarak da sıkça telaffuz ederim.
Bu defa, mübadele ruhunun tüm Ayvalık sokaklarında kol gezdiği bir festivalin davetlisi olarak oradaydım. Ayvalık Tatları “Mübadele İki Yaka Bir Hikâye” adı altında 29 Eylül - 1 Ekim / 2017 tarihlerinde bir beraberlik coşkusuydu yaşadığımız. Bir mübadil ninenin torunu olarak, yaşanmışlık dolu kadim bilgiler ışığında derlediğimiz otlu mübadele çorbasını kaynattık festivalde. Barış ve bereketin de tadı olan çorbamızın tarif ve fotoğraflarını başka bir yazı konusu olarak hakkını saklı tutacağım zira şimdi çok başka bir güzelliğe geçiş yapmak istiyorum.
Macaron Sokağı Ayvalıklıların aşina olduğu bir sokak. Yazıldığı gibi okunan Macaron, şu yumurta akıyla yapılan tatlı beze (mereng) makaron ile hiç ilgisi olmayan bir tanım. İzmir kekiği de denilen mercanköşkün, yani origanum majorananın zamanla marjoram ve macaron olarak yerel dile yerleşmesinden söz ediliyor.
Sokağın adıyla anılan çok özel bir konakta misafir edilmenin esrikliğiyle Macaron Konağı’ndan söz etmeyi çok isterim, fakat gezgin işi tanımlamalar beni sıkıyor! Duygulanımlarıma yer açmak daha heyecanlı. Minik dizelere döktüğüm inciler sizin olsun, ben hemen bir dilim ekşi maya ekmek keseyim…
Macaron sokak içinde,
sokak macaron içinde,
burası labirent silsilesi
mutfak kokular içinde…
Mercanköşklü bahçede
kaybolduk küpler içinde
kapılar taşlığa açılmış,
öyküsü tarih içinde,
Macaron Konağı bilmece
Artizan Bakkal’ı sevmece
Bilge’nin ekşi mayası
Ekmek olup pişmece...
Bana ekmeğini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim! Bu söz böyle değildi elbet, Macaron Konağı’ndaki sabahımızda, kahvaltıda bana bunu söyleten o muhteşem ekmekler. O ekmekler ki yüz görümlüğünü açarcasına aralamıştım sepetindeki örtülerini.
Sabah heyecanım oldu Macaron mutfağının ekmekleri…
Her şeyi tersten anlatır oldum şu ara. Oysa Macaron Konağı’nın Artizan Bakkal’ını gece yürüyüş yaparken fark etmiş fakat o muhteşem ekmeklerini henüz öğrenmemiştik. Meğer sabah sürprizimiz olacakmış sevgili Bilge’nin çeşnisi bol ekşi maya ekmekçikleri.
Bilge, Macaron Konağı’nın konuksever sahibesi Serap hanımın güler yüzlü şeker gelini. Konağın özgün kahvaltılarının ekmeğini o pişiriyor. Özel müşterilerine de bakkal adı verdiği şirin dükkânında sunuyor lezzetli ekmeklerini. Diyorum ya bir labirent silsilesi içindeki konağın tüm bölümleri ayrı bir dünya. Edebiyat ve sanata olan özen kesinlikle gözümden kaçmıyor. Kitaplara gömül ve hiç kımıldama yerinden o kadar. Arada bir kalın taş duvarlara dokun ki ruh eskinin varsıllığıyla doysun.
Görselliğin ruha dokunanına meftunsanız bu konak size de çok şeyler söyleyecektir, eminim çok başka şeyler…
Zeytinyağı ve zeytin küplerinin bulunduğu eskimişlik kokan müzevari bölümü gördüğümde kafamda bin bir öykü uçuştu. Bu güzel yapının korunup restorasyonu için sahiplerince harcanmış emeği merak etmeden duramadım; alışıldık konfor ve otel konseptini aşıp, “şöyle zevkli otel böyle lezzetli kahvaltı” söyleminin ötesindeki gerçeklik ruhuna değinmek istiyorum aslında…
İnanırım ki, hiçbir sözcük hiçbir fotoğraf karesi yaşanmışlığı yeterince yansıtamaz! Hoş, yansıtsa bile kişinin beklentilerine göre şekillenir. Macaron Konağı’nın bahçesindeki dikkat dağıtan onca şey arasında, bölmeli bahçeden uzun kulaklı tarçın rengi havhav Kuki’nin ahbapça kuyruk sallayışı benim dikkatimi dağıtmaya yetiyor örneğin!
Ay, mis gibi ekşi maya kokan fırın bölümüne mi geçsek yoksa Bilge’nin peşi sıra Artizan Bakkal’a konağın bahçe labirentinden mi girsek derken yol kendini getiriyor ve muhteşem bir ekmek dükkânının içinde şenlik çocuğu gibi kala kalıyoruz…
Antik tam buğdaydan, karabuğdaya, cevizli tam buğdaydan çavdara, kuşüzümlüsünden, kuru domates ve mercanköşklüsüne, sarı buğdayına derken iştahımızın tavan yapmasını nasıl önlesek…
Kara tahtaya yazılı tüm çeşitler tel ızgaraların üzerinde resmigeçit yapıyor. Ayrıca, ekşi mayalı çörekler, turta ve kurabiyeler, kekler, biscoti, brioche, haşhaşlı lokumlar şık kavanoz ve fanus sunumlarıyla zaten “al beni ye beni” diye kaş göz edip duruyorlar!
Kutsalımız ekmeğin bütün öyküleriyle her daim duygulanırım. Hele ki böylesi bir atmosfer içinde…
Macaron Konağı ve şürekasını dokunuşlarındaki estetik anlayış ile bugüne taşıyan sahipleri mimar Serap Hanım ve mühendis eşi Yavuz Bey'in Ayvalık’a kazandırdıkları bu butik otel için ne dense az. Bizlere düşen sadece kutlamak...
Ekşi maya ekmek kokulu Macaron Konağı’nın, tarihi taşlıklarında gezinen canlara bu satırlarla kucak dolusu sevgiler…
Bu defa, mübadele ruhunun tüm Ayvalık sokaklarında kol gezdiği bir festivalin davetlisi olarak oradaydım. Ayvalık Tatları “Mübadele İki Yaka Bir Hikâye” adı altında 29 Eylül - 1 Ekim / 2017 tarihlerinde bir beraberlik coşkusuydu yaşadığımız. Bir mübadil ninenin torunu olarak, yaşanmışlık dolu kadim bilgiler ışığında derlediğimiz otlu mübadele çorbasını kaynattık festivalde. Barış ve bereketin de tadı olan çorbamızın tarif ve fotoğraflarını başka bir yazı konusu olarak hakkını saklı tutacağım zira şimdi çok başka bir güzelliğe geçiş yapmak istiyorum.
Macaron Sokağı Ayvalıklıların aşina olduğu bir sokak. Yazıldığı gibi okunan Macaron, şu yumurta akıyla yapılan tatlı beze (mereng) makaron ile hiç ilgisi olmayan bir tanım. İzmir kekiği de denilen mercanköşkün, yani origanum majorananın zamanla marjoram ve macaron olarak yerel dile yerleşmesinden söz ediliyor.
Sokağın adıyla anılan çok özel bir konakta misafir edilmenin esrikliğiyle Macaron Konağı’ndan söz etmeyi çok isterim, fakat gezgin işi tanımlamalar beni sıkıyor! Duygulanımlarıma yer açmak daha heyecanlı. Minik dizelere döktüğüm inciler sizin olsun, ben hemen bir dilim ekşi maya ekmek keseyim…
Macaron sokak içinde,
sokak macaron içinde,
burası labirent silsilesi
mutfak kokular içinde…
Mercanköşklü bahçede
kaybolduk küpler içinde
kapılar taşlığa açılmış,
öyküsü tarih içinde,
Macaron Konağı bilmece
Artizan Bakkal’ı sevmece
Bilge’nin ekşi mayası
Ekmek olup pişmece...
Bana ekmeğini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim! Bu söz böyle değildi elbet, Macaron Konağı’ndaki sabahımızda, kahvaltıda bana bunu söyleten o muhteşem ekmekler. O ekmekler ki yüz görümlüğünü açarcasına aralamıştım sepetindeki örtülerini.
Sabah heyecanım oldu Macaron mutfağının ekmekleri…
Her şeyi tersten anlatır oldum şu ara. Oysa Macaron Konağı’nın Artizan Bakkal’ını gece yürüyüş yaparken fark etmiş fakat o muhteşem ekmeklerini henüz öğrenmemiştik. Meğer sabah sürprizimiz olacakmış sevgili Bilge’nin çeşnisi bol ekşi maya ekmekçikleri.
Bilge, Macaron Konağı’nın konuksever sahibesi Serap hanımın güler yüzlü şeker gelini. Konağın özgün kahvaltılarının ekmeğini o pişiriyor. Özel müşterilerine de bakkal adı verdiği şirin dükkânında sunuyor lezzetli ekmeklerini. Diyorum ya bir labirent silsilesi içindeki konağın tüm bölümleri ayrı bir dünya. Edebiyat ve sanata olan özen kesinlikle gözümden kaçmıyor. Kitaplara gömül ve hiç kımıldama yerinden o kadar. Arada bir kalın taş duvarlara dokun ki ruh eskinin varsıllığıyla doysun.
Görselliğin ruha dokunanına meftunsanız bu konak size de çok şeyler söyleyecektir, eminim çok başka şeyler…
Zeytinyağı ve zeytin küplerinin bulunduğu eskimişlik kokan müzevari bölümü gördüğümde kafamda bin bir öykü uçuştu. Bu güzel yapının korunup restorasyonu için sahiplerince harcanmış emeği merak etmeden duramadım; alışıldık konfor ve otel konseptini aşıp, “şöyle zevkli otel böyle lezzetli kahvaltı” söyleminin ötesindeki gerçeklik ruhuna değinmek istiyorum aslında…
İnanırım ki, hiçbir sözcük hiçbir fotoğraf karesi yaşanmışlığı yeterince yansıtamaz! Hoş, yansıtsa bile kişinin beklentilerine göre şekillenir. Macaron Konağı’nın bahçesindeki dikkat dağıtan onca şey arasında, bölmeli bahçeden uzun kulaklı tarçın rengi havhav Kuki’nin ahbapça kuyruk sallayışı benim dikkatimi dağıtmaya yetiyor örneğin!
Ay, mis gibi ekşi maya kokan fırın bölümüne mi geçsek yoksa Bilge’nin peşi sıra Artizan Bakkal’a konağın bahçe labirentinden mi girsek derken yol kendini getiriyor ve muhteşem bir ekmek dükkânının içinde şenlik çocuğu gibi kala kalıyoruz…
Antik tam buğdaydan, karabuğdaya, cevizli tam buğdaydan çavdara, kuşüzümlüsünden, kuru domates ve mercanköşklüsüne, sarı buğdayına derken iştahımızın tavan yapmasını nasıl önlesek…
Kara tahtaya yazılı tüm çeşitler tel ızgaraların üzerinde resmigeçit yapıyor. Ayrıca, ekşi mayalı çörekler, turta ve kurabiyeler, kekler, biscoti, brioche, haşhaşlı lokumlar şık kavanoz ve fanus sunumlarıyla zaten “al beni ye beni” diye kaş göz edip duruyorlar!
Kutsalımız ekmeğin bütün öyküleriyle her daim duygulanırım. Hele ki böylesi bir atmosfer içinde…
Macaron Konağı ve şürekasını dokunuşlarındaki estetik anlayış ile bugüne taşıyan sahipleri mimar Serap Hanım ve mühendis eşi Yavuz Bey'in Ayvalık’a kazandırdıkları bu butik otel için ne dense az. Bizlere düşen sadece kutlamak...
Ekşi maya ekmek kokulu Macaron Konağı’nın, tarihi taşlıklarında gezinen canlara bu satırlarla kucak dolusu sevgiler…







Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN