Kuzey Ege'de inziva koyu SOKAKAĞZI

Karşı kıyısındayım Midilli’nin. Ege Denizi’nin en uç kısmında, hatta Anadolu’nun da…
Akşam güneşi Midilli adasının Kuzeyindeki Petra – Molivos bölgesinde bir evin pencerelerine yansıyıp pırıltısı gözümü almasa o dağ köyü dikkatimi çekmeyecekti. Gün batımı tuhaflığı işte deyip geçecektim; ki ne kadar yakın olduğumuz düştü aklıma. Kulaçlarımı atmaya başlasam yüzerek varırım sanki derken, bu kadar yakın ve bir o kadar uzak insanlar olduğumuz düştü yüreğime. Komşuyuz diye iç geçirdim, sonra sustum. Susmaya gelmiştim buraya zaten! Böylesi kıyıcıklara gizlice gelir kadehimi doğanın muhteşemliğine kaldırır hep susarak şükrederek geri dönerim.
Şöyle güzel böyle şahane diye yaygara kopartmanın alemi yoktur! Hem güzel kavramı kişiselliğini yitirdiğinden beri herkes kendi güzeline türlü anlamlar yükler oldu, susmalı, evet susmalı...
Buralar gizli cennetlerimiz, sessizce yaşar gideriz ta ki bu ve benzer ruh halindekilerin de bilmesinde sakınca görmeyiz.
Olduğu gibi kalması ve korunması gereken ender kıyılardan biri burası, yani Sokakağzı Sahili. Ayvacık’a bağlı Koyunevi Köyü'nün sahili. Assos – Behram gibi popüler artizan bir yer değil. Zaten yolu köhne ve yokuş! Çok küçük bir kıyıcık…
Beklentiler değişken olduğu için bana yansıyanı yorumluyorum.
Doktor, hastane, postane, market gibi ihtiyaç mevkilerine de epeyce uzak olduğu için çocuklu aileler ile yaşı ilerlemişler özellikle müzmin rahatsızlığı olan yaşlılar için pek uygun değil. Çıstak çıstak müzik ve eğlence beklentisi olan gençlerin de hiç uğramaması gereken bir sahil.
Sivrisinek ile yakarca sineğinin bol miktarda oluşu çocuklu aileleri geldiklerinin ertesi günü kaçırma görevi üstlendiğinden ortalarda sevimli miniklere rastlanmıyor pek.
Geçtiğimiz günlerde bir çocuk festivali düzenlenmiş burada. Acaba çocuklu aileleri cezbetme çabası olabilir mi? Sanmıyorum zira denizi taş ve çakıl ağırlıklı, çocuklara ne kadar cevap verir bilemem.
Büyük konaklama yeri yok, az sayıdaki küçük otel ve pansiyonların bazılarında televizyon bile yok. Sakinlik huzur odaklı bir yer olduğunu anlıyorsunuz zaten ilk bakışta.
Peki kimler sever burayı?
Aristo’nun çivili sandaletinin tıkırtısını duymak isteyen geçmiş zaman meraklıları ile yazar ve çizerlerin seveceği aşikar. Bir de içe dönüş yolculuğuna çıkıp sükunetini uzunca süre korumak isteyenler, meditasyon, felsefi yoga ile haşır neşir olanlar da severler. Meditatif hal içinde kalmak isteyenler, hayatının değişim – dönüşüm aşamasında gürültü ve dış seslerden uzak durmayı arzu edenler için de adeta sessizlik adası buralar. Sadece sahil değil, bin bir kokulu bitkinin barındığı denize yamaç tüm dağlık alanlar…
Sivrice Koyu ile yan yana konumu olan Sokakağzı için elbette çok söylenecek şey var fakat kişisel beğeniler öne çıkınca genele yayılanları görmezden gelmek gibi de bir huyumuz var. Sokakağzı’nda deniz tuzuyla beslenmiş deniz fasulyeleri görmek her adımda ona rastlamak benim için küçük bir sürprizdi! Otel, pansiyon bahçelerinde ekili sebze alanları görebilmek meyve ağaçlarının yıkılırcasına erik, asma korukları ve incirlerle dolu olması sıradan görüntülerdi…
Huzurun adresi Sokakağzı’nın o kıvrımlı yolu umarım yapılmaz, dağlardaki irili ufaklı betonarme yapılar inşaat kullanım izni alamazlarsa pek iyi olur. Şimdi bu satırları okuyacak olan Sokakağzı esnafı diyecek ki “biz nasıl kazanacağız?” Turizmin cılkını çıkaran kıyı yerleşimlere benzemek istemiyorsanız naifliğinizi bozmayacaksınız. Dışarıdan gelen turizmcilere arazilerinizi üç paraya vermeyeceksiniz. Gerekiyorsa emek edip kendiniz işleteceksiniz ki sahip olduğunuz bu cennetin kendi doğasını koruyabilin. Orayı en iyi siz korursunuz. Dışarıdan iki ay sezon için gelip ortalığı geldikleri yere benzetecek olanlar değil!
Öf artık bu koruma balonu da işe yaramıyor, konuşuyoruz işte… Kimi kimden koruyoruz Allah aşkına, kendimizi yıprattığımızla kalıyoruz!
Bu sakinliğini koruduğun sürece her fırsatta kaçarım sana Sokakağzı. Ranta kurban edilirsen keserim ayağımı haberin olsun!
Notumu iliştireyim: Aradığım huzur ve hijyen idi, salaş ama ilgili konukseverliği için Ege Motel’e teşekkür ediyorum. Kendileri için pişirdikleri musakkayı öğle yemeğinde ikram etmeleri büyük incelikti.
Akşam güneşi Midilli adasının Kuzeyindeki Petra – Molivos bölgesinde bir evin pencerelerine yansıyıp pırıltısı gözümü almasa o dağ köyü dikkatimi çekmeyecekti. Gün batımı tuhaflığı işte deyip geçecektim; ki ne kadar yakın olduğumuz düştü aklıma. Kulaçlarımı atmaya başlasam yüzerek varırım sanki derken, bu kadar yakın ve bir o kadar uzak insanlar olduğumuz düştü yüreğime. Komşuyuz diye iç geçirdim, sonra sustum. Susmaya gelmiştim buraya zaten! Böylesi kıyıcıklara gizlice gelir kadehimi doğanın muhteşemliğine kaldırır hep susarak şükrederek geri dönerim.
Şöyle güzel böyle şahane diye yaygara kopartmanın alemi yoktur! Hem güzel kavramı kişiselliğini yitirdiğinden beri herkes kendi güzeline türlü anlamlar yükler oldu, susmalı, evet susmalı...
Buralar gizli cennetlerimiz, sessizce yaşar gideriz ta ki bu ve benzer ruh halindekilerin de bilmesinde sakınca görmeyiz.
Olduğu gibi kalması ve korunması gereken ender kıyılardan biri burası, yani Sokakağzı Sahili. Ayvacık’a bağlı Koyunevi Köyü'nün sahili. Assos – Behram gibi popüler artizan bir yer değil. Zaten yolu köhne ve yokuş! Çok küçük bir kıyıcık…
Beklentiler değişken olduğu için bana yansıyanı yorumluyorum.
Doktor, hastane, postane, market gibi ihtiyaç mevkilerine de epeyce uzak olduğu için çocuklu aileler ile yaşı ilerlemişler özellikle müzmin rahatsızlığı olan yaşlılar için pek uygun değil. Çıstak çıstak müzik ve eğlence beklentisi olan gençlerin de hiç uğramaması gereken bir sahil.
Sivrisinek ile yakarca sineğinin bol miktarda oluşu çocuklu aileleri geldiklerinin ertesi günü kaçırma görevi üstlendiğinden ortalarda sevimli miniklere rastlanmıyor pek.
Geçtiğimiz günlerde bir çocuk festivali düzenlenmiş burada. Acaba çocuklu aileleri cezbetme çabası olabilir mi? Sanmıyorum zira denizi taş ve çakıl ağırlıklı, çocuklara ne kadar cevap verir bilemem.
Büyük konaklama yeri yok, az sayıdaki küçük otel ve pansiyonların bazılarında televizyon bile yok. Sakinlik huzur odaklı bir yer olduğunu anlıyorsunuz zaten ilk bakışta.
Peki kimler sever burayı?
Aristo’nun çivili sandaletinin tıkırtısını duymak isteyen geçmiş zaman meraklıları ile yazar ve çizerlerin seveceği aşikar. Bir de içe dönüş yolculuğuna çıkıp sükunetini uzunca süre korumak isteyenler, meditasyon, felsefi yoga ile haşır neşir olanlar da severler. Meditatif hal içinde kalmak isteyenler, hayatının değişim – dönüşüm aşamasında gürültü ve dış seslerden uzak durmayı arzu edenler için de adeta sessizlik adası buralar. Sadece sahil değil, bin bir kokulu bitkinin barındığı denize yamaç tüm dağlık alanlar…
Sivrice Koyu ile yan yana konumu olan Sokakağzı için elbette çok söylenecek şey var fakat kişisel beğeniler öne çıkınca genele yayılanları görmezden gelmek gibi de bir huyumuz var. Sokakağzı’nda deniz tuzuyla beslenmiş deniz fasulyeleri görmek her adımda ona rastlamak benim için küçük bir sürprizdi! Otel, pansiyon bahçelerinde ekili sebze alanları görebilmek meyve ağaçlarının yıkılırcasına erik, asma korukları ve incirlerle dolu olması sıradan görüntülerdi…
Huzurun adresi Sokakağzı’nın o kıvrımlı yolu umarım yapılmaz, dağlardaki irili ufaklı betonarme yapılar inşaat kullanım izni alamazlarsa pek iyi olur. Şimdi bu satırları okuyacak olan Sokakağzı esnafı diyecek ki “biz nasıl kazanacağız?” Turizmin cılkını çıkaran kıyı yerleşimlere benzemek istemiyorsanız naifliğinizi bozmayacaksınız. Dışarıdan gelen turizmcilere arazilerinizi üç paraya vermeyeceksiniz. Gerekiyorsa emek edip kendiniz işleteceksiniz ki sahip olduğunuz bu cennetin kendi doğasını koruyabilin. Orayı en iyi siz korursunuz. Dışarıdan iki ay sezon için gelip ortalığı geldikleri yere benzetecek olanlar değil!
Öf artık bu koruma balonu da işe yaramıyor, konuşuyoruz işte… Kimi kimden koruyoruz Allah aşkına, kendimizi yıprattığımızla kalıyoruz!
Bu sakinliğini koruduğun sürece her fırsatta kaçarım sana Sokakağzı. Ranta kurban edilirsen keserim ayağımı haberin olsun!

Notumu iliştireyim: Aradığım huzur ve hijyen idi, salaş ama ilgili konukseverliği için Ege Motel’e teşekkür ediyorum. Kendileri için pişirdikleri musakkayı öğle yemeğinde ikram etmeleri büyük incelikti.











Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN