Bursa'nın toptancısı
Bizim çocukluğumuzda kışın kar yağdığında bir hafta on gün yerden kalkmaz, günlerce yağmaya devam ederdi. Saçaklardaki buzun yarım metreyi bulduğu, karların bir türlü erimediği günlerde bile okula giderdik. Ne zaman ki kar hayatı felce uğratır işte o zaman okullar tatil edilirdi. Valilik okullara bildirdiğinden bizler sabahçı öğrenciler karları yararak okula vardığımızda öğrenirdik kar tatilini! Şimdiki gibi sosyal medyadan akşamdan öğrenmek yoktu.
Sevinirdik tabi çocuğuz ya, kızak kaymanın, kartopu savaşlarının ve kardan adamın bembeyaz hayaliyle akşamdan sabahı zor ederdik. Sabah olunca da evimize yakın en beyaz en karlı alanlara gider kızak kayıyoruz derken kendimizden geçerdik.
Tahta kızaklarımızın ağzı dili olsa da Kırmızı kahvelerden, Çırpan’dan, Hocahasan’dan, Gece mahallesinden, Muradiye ve Tophane yokuşundan kaymalarımızı anlatıverse…
Sobanın başında bir türlü kurumayan eldivenlerimiz, yün çoraplarımız dile gelse de çocukluğumuzu geri getirse!
Bazen tam kar yığınları erimeye yüz tuttuğunda birden toptancı gelip her yeri kuruturdu. Toptancı dediğimiz herkesin bildiği meşhur Bursa lodosuydu. Kirli ve çok durgun havalarda özlemle beklenen lodos, çoğu zaman çatıları uçurup soba zehirlenmelerine sebebiyet verirdi. Lodoslu günlerde çatı altlarından yürümememiz tembihlenirdi büyüklerimiz tarafından.
Seksenli yıllar Bursa’nın hava kirliliğinin had safhaya ulaştığı yıllardı. Londra’da yaşanan kitlesel ölümleri sürekli hatırlatan bir lobi vardı sanki, zira o günlerin baş gündemiydi hava kirliliği. Yerel ve ulusal basın Bursa’nın kömüre dayalı hava kirliliğini temcit pilavı gibi her kış önümüze sürerdi. Özellikle akşam saatleri baca dumanlarının saldığı zehirli gazlardan korunmak için yaşlı, hasta ve küçük çocukların sokağa çıkmaması öğütlenirdi.
Uzun süren kirli puslu havaların sonunda dayanamaz toptancıyı çağırırdı büyükler! “Ah bi toptancı gelse de temizlese şu havayı” diye söylenildiğinde anlardık ki lodos çıksın bütün kiri pası alsın götürsün.
Sevinirdik tabi çocuğuz ya, kızak kaymanın, kartopu savaşlarının ve kardan adamın bembeyaz hayaliyle akşamdan sabahı zor ederdik. Sabah olunca da evimize yakın en beyaz en karlı alanlara gider kızak kayıyoruz derken kendimizden geçerdik.
Tahta kızaklarımızın ağzı dili olsa da Kırmızı kahvelerden, Çırpan’dan, Hocahasan’dan, Gece mahallesinden, Muradiye ve Tophane yokuşundan kaymalarımızı anlatıverse…
Sobanın başında bir türlü kurumayan eldivenlerimiz, yün çoraplarımız dile gelse de çocukluğumuzu geri getirse!
Bazen tam kar yığınları erimeye yüz tuttuğunda birden toptancı gelip her yeri kuruturdu. Toptancı dediğimiz herkesin bildiği meşhur Bursa lodosuydu. Kirli ve çok durgun havalarda özlemle beklenen lodos, çoğu zaman çatıları uçurup soba zehirlenmelerine sebebiyet verirdi. Lodoslu günlerde çatı altlarından yürümememiz tembihlenirdi büyüklerimiz tarafından.
Seksenli yıllar Bursa’nın hava kirliliğinin had safhaya ulaştığı yıllardı. Londra’da yaşanan kitlesel ölümleri sürekli hatırlatan bir lobi vardı sanki, zira o günlerin baş gündemiydi hava kirliliği. Yerel ve ulusal basın Bursa’nın kömüre dayalı hava kirliliğini temcit pilavı gibi her kış önümüze sürerdi. Özellikle akşam saatleri baca dumanlarının saldığı zehirli gazlardan korunmak için yaşlı, hasta ve küçük çocukların sokağa çıkmaması öğütlenirdi.
Uzun süren kirli puslu havaların sonunda dayanamaz toptancıyı çağırırdı büyükler! “Ah bi toptancı gelse de temizlese şu havayı” diye söylenildiğinde anlardık ki lodos çıksın bütün kiri pası alsın götürsün.
Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN