Ruh yorgun, atlar terli, erikler ekşi

Günler günleri kovalarken çoğunluk sosyal mecraları tıklayıp Trend Topic olmuş konuların üzerinde tepinirken, tepki ya da tepkisizliğin görünürlüğü de pek çoklarına tasa olmuşken kişisel paylaşım yapanlara mobing uygulandığını görüyorum.
Ah şu vicdani rahatsızlığın çaresizlik hali!
Bakıyorum sabahtan herkes aynı can yakıcı fotoğrafları paylaşıyorken akşamına haydi eller havaya trinom trinom. Bu davranış biçimi eleştiri olabilir mi? İnsan doğasıdır, hiçbir acı keder ya da iyilik hali sürekli olamıyor. Mekanizmanın gereği bu, zaten insan türünün hayatta kalabilmesi için de elzem olan geçirgen ruh durumunun gidişatı böyle. Entelektüellere ve iyi insan formuna yüklenen misyon; dünyada olup bitenler karşısında duyarlılığını koruyup taraf olmak. Taraf olurken örnek olmayı da cepte hazır tutarsak ne güzel ne âlâ. Peki, tek bir doğrunun olmadığını, karşı, yan, arka cephe, yukarı aşağı pek çok pencereden gözlediğimiz dünyanın çok da kurtarılmayı hak etmediğini gören olmak nasıl bir şey?
Gün boyu bütün bu cevapsız sorulara takıldım. Oysa Konca’cığıma kahvaltıya gitmiştik ve onun bahçesindeki sarı eriklerle yarenlik etmiştim. Erikle yapmayı hayal ettiklerime bir tur daha bindirmiştim bu yıl üstelik. Geçen yıl chatni sos yapmış eşe dosta vermiş cümleten sonuçtan hoşnut kalmıştık. Sahi bu yıl ikinci yılı olduğuna göre “ geleneksel erik chatnisi günleri” ilan etsem mi? Sarı erik yeşilken pek buruk ve ekşi olur o yüzden iyice olgunlaşmadan pek işe yaramaz, ne ki erik ekşisi ya da sirkesi yapmayacaksanız… O yüzden dört beş güne kalmaz erikleri toplamak gerek.
Şuraya sarı erik coşkumu anlatayım diye iliştiydim, ona bile vicdani ket vuruyorum. Aylardır devam eden İsrail vahşeti, kadın ve çocuk cinayetleri, hayvan zulmü, içimizde kanayan yaranın sızısı derken, üç günlük ömrümüze denk gelen şeylere bakar mısınız?
Yaşama sevinçlerimizin bile ucu güdük. Zaten ağır bir pandemi hasarıyla baş etmeye çalışıyorduk ardından ülkeyi yasa boğan depremle ruh esrikliğine tutulduk. Sonrasında kişisel küçük sevinçlerimizi saklandıkları yerden çıkarmaya çalışırken savaş ve soykırım vahşetleriyle yine suskunlaşır olduk. Susmak ya da susmamak! Tepe sersemi olmuş pek çok değerini sorgulamaktan yorulmuş bir insan sussa ne olur feryat etse ne olur!
Gücü elinde tutanları yönlendirmek gerek evet, tepki vermek de gerek en yüksek perdeden ona da evet, lâkin ömürler pek kısa kimsenin diğerine ödünç verecek tek bir saniyesi bile yokken, çok da ahkâm kesmenin bir ederi yok gibi! Ruh yorgun atlar terli.
Dünya sistemleri kendini çürütürken belki bize düşen çürümemeyi ön koşul bellemek. Biz de çürürsek erikler de çürür ve hiç işe yaramazlar!
31 Mayıs 2024
Asci Fok
Ah şu vicdani rahatsızlığın çaresizlik hali!
Bakıyorum sabahtan herkes aynı can yakıcı fotoğrafları paylaşıyorken akşamına haydi eller havaya trinom trinom. Bu davranış biçimi eleştiri olabilir mi? İnsan doğasıdır, hiçbir acı keder ya da iyilik hali sürekli olamıyor. Mekanizmanın gereği bu, zaten insan türünün hayatta kalabilmesi için de elzem olan geçirgen ruh durumunun gidişatı böyle. Entelektüellere ve iyi insan formuna yüklenen misyon; dünyada olup bitenler karşısında duyarlılığını koruyup taraf olmak. Taraf olurken örnek olmayı da cepte hazır tutarsak ne güzel ne âlâ. Peki, tek bir doğrunun olmadığını, karşı, yan, arka cephe, yukarı aşağı pek çok pencereden gözlediğimiz dünyanın çok da kurtarılmayı hak etmediğini gören olmak nasıl bir şey?
Gün boyu bütün bu cevapsız sorulara takıldım. Oysa Konca’cığıma kahvaltıya gitmiştik ve onun bahçesindeki sarı eriklerle yarenlik etmiştim. Erikle yapmayı hayal ettiklerime bir tur daha bindirmiştim bu yıl üstelik. Geçen yıl chatni sos yapmış eşe dosta vermiş cümleten sonuçtan hoşnut kalmıştık. Sahi bu yıl ikinci yılı olduğuna göre “ geleneksel erik chatnisi günleri” ilan etsem mi? Sarı erik yeşilken pek buruk ve ekşi olur o yüzden iyice olgunlaşmadan pek işe yaramaz, ne ki erik ekşisi ya da sirkesi yapmayacaksanız… O yüzden dört beş güne kalmaz erikleri toplamak gerek.
Şuraya sarı erik coşkumu anlatayım diye iliştiydim, ona bile vicdani ket vuruyorum. Aylardır devam eden İsrail vahşeti, kadın ve çocuk cinayetleri, hayvan zulmü, içimizde kanayan yaranın sızısı derken, üç günlük ömrümüze denk gelen şeylere bakar mısınız?
Yaşama sevinçlerimizin bile ucu güdük. Zaten ağır bir pandemi hasarıyla baş etmeye çalışıyorduk ardından ülkeyi yasa boğan depremle ruh esrikliğine tutulduk. Sonrasında kişisel küçük sevinçlerimizi saklandıkları yerden çıkarmaya çalışırken savaş ve soykırım vahşetleriyle yine suskunlaşır olduk. Susmak ya da susmamak! Tepe sersemi olmuş pek çok değerini sorgulamaktan yorulmuş bir insan sussa ne olur feryat etse ne olur!
Gücü elinde tutanları yönlendirmek gerek evet, tepki vermek de gerek en yüksek perdeden ona da evet, lâkin ömürler pek kısa kimsenin diğerine ödünç verecek tek bir saniyesi bile yokken, çok da ahkâm kesmenin bir ederi yok gibi! Ruh yorgun atlar terli.
Dünya sistemleri kendini çürütürken belki bize düşen çürümemeyi ön koşul bellemek. Biz de çürürsek erikler de çürür ve hiç işe yaramazlar!
31 Mayıs 2024
Asci Fok



Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN