Hayıt kokularının muştuladığı mevsimdeyiz yine, ne çabuk geçer oldu zaman! Bir önceki mevsimin kokularını yediremeden içime, hop yeni mevsim yeni kokular çöküyor yüreğime…
Hayıt çiçeğini bilir misiniz, size bir şey söyler mi hayıt çiçeği kokusu? Hani şu uzunca yapraklı çalı bitkisi vardır ya gözümüzün görmeden kanıksadığı, sanki yüzyıllardır orada olduğunu var saydığımız. Olması gerektiği gibi öylece dağınık dururlar Temmuz, Ağustos ve Eylül sonlarına kadar her yerde. Tabiatı kendine has kokusuyla parfümleyen hayıtın beyazı, moru, pembemsi leylak rengi sarar yol kenarlarını, ne güzeldir kırsalda hayıt çiçeği kokularıyla yürümek...
Nedense Ağustos (cırcır) böceklerinin şahidi sayarım hayıt çiçeklerini! Güneşin kızdırdığı tenimizi tatlı bir esinti yalayıp geçerken, hayıt gölgelerinin bodur dallarına tutunur ellerimiz, kulağımızda bin senfoni... Genç bir kız düşlerim; Üzerinde beyaz bir elbise avuçlarında koca bir demek hayıt çiçeği, saçının örgüsü ve kulak arkasına da takıvermiş birkaç dal, sevgilisiyle buluşacak az sonra. Kim bilir, belki de düğün günü! Doğanın çiçeğiyle gelinlenecek, hayıt çiçekleriyle donanıp gelin olacak...
Hayal gördüren hayıtlar üzerine yazmak, okumak, biraz koklayıp dokunmak istiyorum hanidir. Hele hayıtlarla bütünleştiğim bir yeryüzü cennetim var ki, yazmak yazmak yazmak istiyorum yaşarken...
Nurdan hanım Ayvalık''''tan sevgiler
Yine muhteşem bir yazı. Ben de çok severim hayıt çiçeklerinin, yapraklarının kokusunu.Buram buram memleket kokar, yaz kokar..yüreğinize sağlık
Hayıt kokularının muştuladığı mevsimdeyiz yine, ne çabuk geçer oldu zaman! Bir önceki mevsimin kokularını yediremeden içime, hop yeni mevsim yeni kokular çöküyor yüreğime…
Hayıt çiçeğini bilir misiniz, size bir şey söyler mi hayıt çiçeği kokusu? Hani şu uzunca yapraklı çalı bitkisi vardır ya gözümüzün görmeden kanıksadığı, sanki yüzyıllardır orada olduğunu var saydığımız. Olması gerektiği gibi öylece dağınık dururlar Temmuz, Ağustos ve Eylül sonlarına kadar her yerde. Tabiatı kendine has kokusuyla parfümleyen hayıtın beyazı, moru, pembemsi leylak rengi sarar yol kenarlarını, ne güzeldir kırsalda hayıt çiçeği kokularıyla yürümek...
Nedense Ağustos (cırcır) böceklerinin şahidi sayarım hayıt çiçeklerini! Güneşin kızdırdığı tenimizi tatlı bir esinti yalayıp geçerken, hayıt gölgelerinin bodur dallarına tutunur ellerimiz, kulağımızda bin senfoni... Genç bir kız düşlerim; Üzerinde beyaz bir elbise avuçlarında koca bir demek hayıt çiçeği, saçının örgüsü ve kulak arkasına da takıvermiş birkaç dal, sevgilisiyle buluşacak az sonra. Kim bilir, belki de düğün günü! Doğanın çiçeğiyle gelinlenecek, hayıt çiçekleriyle donanıp gelin olacak...
Hayal gördüren hayıtlar üzerine yazmak, okumak, biraz koklayıp dokunmak istiyorum hanidir. Hele hayıtlarla bütünleştiğim bir yeryüzü cennetim var ki, yazmak yazmak yazmak istiyorum yaşarken...
Nurdan hanım Ayvalık''''tan sevgiler
Yine muhteşem bir yazı. Ben de çok severim hayıt çiçeklerinin, yapraklarının kokusunu.Buram buram memleket kokar, yaz kokar..yüreğinize sağlık