Oya hanımla idim
Yoğun ve yorucu geçen haftaların ardından bir güzel insan ile buluşup söyleşmek ilaç gibi geldi…
Oya hanımı fark etmem, yazılarıma yaptığı o içten yorumlar sayesindedir. Sözcüklerine yansıyan ışığını hissettiğim günlerden bir gün Foça’da bir markette tanışmıştık ilk. Ve yıllar geçti hep biri diğerimizin farkında olduk, kâh yazıştık, kâh suskun kaldık ama duygularımız hep temastaydı bu sosyal medyada. Aslında, şu sosyal medya lâfını pek kullanmak istemiyorum ya neyse… Yerine kullanabileceğim sözcük bulana kadar popüler sistemden ödünç almış olayım!
Oya - Enis Öngör çiftiyle bugün son derece keyifli geçen o birkaç saate değinmek istiyordum aslında.
Bu henüz yeni geçirdiğimiz yaz dönemi benim için gerçekten çok yoğundu. “Allahım kışın bile bu kadar yorucu çalışmadım” diye huysuzlandığım çok günüm oldu. Bu mızmızlanmalarımın ardından Öngör çiftinin o sımsıcak ev sahipliği bana iyi gelmiş olacak ki diğer her şeyi bırakıp onları yazmak geldi içimden.
Gülümsemeyi bilen insanları seviyorum ben. Güler yüzlü dostları olanlar bana hak verecektir; ne güzeldir gülümseyen insanlarla bir masayı paylaşmak. Ne güzeldir içten sunumların dışa en doğal haliyle taşması…
Gülümsemelerin çeşit çeşit kurabiyeler olarak karşımıza çıktığı bir çay masasına konuk olmanın en güzel yanı, huzurla içten gülümseyen kalplerin varlığını hissetmek olsa gerek. Oya hanım ve eşi Enis bey ile bir saklı cennet haline getirdikleri evlerinden Foça'ya merhaba demek, kasabanın gizemli bir başka yanını işaretlemekti biraz. Ah unutuyordum; bahçenizdeki bal gibi tatlı şeftalilerinizden sevgiyle hazırladığınız şeftalili kekiniz bir harikaydı, ellerinize sağlık Oya hanımcım.
Zamanın bir başka anında yine buluşabilmek dileğimiz olsun...
Oya hanımı fark etmem, yazılarıma yaptığı o içten yorumlar sayesindedir. Sözcüklerine yansıyan ışığını hissettiğim günlerden bir gün Foça’da bir markette tanışmıştık ilk. Ve yıllar geçti hep biri diğerimizin farkında olduk, kâh yazıştık, kâh suskun kaldık ama duygularımız hep temastaydı bu sosyal medyada. Aslında, şu sosyal medya lâfını pek kullanmak istemiyorum ya neyse… Yerine kullanabileceğim sözcük bulana kadar popüler sistemden ödünç almış olayım!
Oya - Enis Öngör çiftiyle bugün son derece keyifli geçen o birkaç saate değinmek istiyordum aslında.
Bu henüz yeni geçirdiğimiz yaz dönemi benim için gerçekten çok yoğundu. “Allahım kışın bile bu kadar yorucu çalışmadım” diye huysuzlandığım çok günüm oldu. Bu mızmızlanmalarımın ardından Öngör çiftinin o sımsıcak ev sahipliği bana iyi gelmiş olacak ki diğer her şeyi bırakıp onları yazmak geldi içimden.
Gülümsemeyi bilen insanları seviyorum ben. Güler yüzlü dostları olanlar bana hak verecektir; ne güzeldir gülümseyen insanlarla bir masayı paylaşmak. Ne güzeldir içten sunumların dışa en doğal haliyle taşması…
Gülümsemelerin çeşit çeşit kurabiyeler olarak karşımıza çıktığı bir çay masasına konuk olmanın en güzel yanı, huzurla içten gülümseyen kalplerin varlığını hissetmek olsa gerek. Oya hanım ve eşi Enis bey ile bir saklı cennet haline getirdikleri evlerinden Foça'ya merhaba demek, kasabanın gizemli bir başka yanını işaretlemekti biraz. Ah unutuyordum; bahçenizdeki bal gibi tatlı şeftalilerinizden sevgiyle hazırladığınız şeftalili kekiniz bir harikaydı, ellerinize sağlık Oya hanımcım. Zamanın bir başka anında yine buluşabilmek dileğimiz olsun...
Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN
