Asci Fok
Pakistan Belucileri, Çöl ve Jive Jive Pakistan | Aşçı Fok

Pakistan Belucileri, Çöl ve Jive Jive Pakistan

Pakistan Belucileri, Çöl ve Jive Jive Pakistan

Beluciler hiçbir zaman başlı başına bir devlet olamamışlar. Üçe bölünmüş halde yaşıyorlar yeryüzünde, İran, Afganistan ve Pakistan'da etnik gruplar halindelermiş, en şanslıları da İran'da yaşayanlar olduğu söyleniyor...

Belucilere olan ilgimi merak edenler için bir açıklama yapsam iyi olacak.

Mircave sınır kapısından Pakistan'ın Taftan köyü sınır kapısına girişimizden itibaren en çok karşılaştığımız insanlar Belucilerdi. Çöl bedevilerine benzeyen insan görünümünde simsiyah, sert karakış gibi öldürücü bakan garip varlıklardı Beluciler, 15 saate yakın bir süre onları gözlemledim, yani uçsuz bucaksız Taftan çölü boyunca...

Çöl deyince; aklıma daima Afrika'nın sınırsız kum yığınları gelirdi taa ki Asya çöllerinden geçene kadar... Taftan çölü, yaşamım boyunca asla unutamayacağım deneyimler labirenti oldu asırlar kadar uzun gelen 15 saatlik zaman birimince...

Neresinden tutsam neresini anlatsam!

Pakistan sınır görevlileri ve gümrüğü içler acısı bir haldeydi. İçimde merhamet duyguları uyandıran, insan olmaya özenen garipsi insancıkların ülkesi Pakistan... 50-60 yıl geriden dünyaya ayak uydurmaya çalışan insanların vatanı. Gümrük görevlisi (komutanı) bizi çok fakir ve kırık dökük odasına davet etti, soğuk su, gazoz ve sigara ikram etti. Küçük grubumuzun tek sigara içen kişisi olarak ben de kendisine bir paket Maltepe sigarası verdim. Karşılığında cebindeki bir paket Pakistan sigarasını olduğu gibi veriverdi bana... Gönülleri öyle zengin ki, insanı vicdanen sızlatan bir yumuşaklık içindeler, onca kaba saba sert görüntülerine rağmen.. Gümrük görevlilerinin tamamı Pencabi...

Dolarlarımızın bir kısmını daha gümrükte Pakistan rupisine çevirdik. Çünkü, bundan sonrasında rupiyle iş görecektik... Önümüzde uzanan göz alabildiğine sıcak ve uçsuz bucaksız Taftan çölü. Binbir çeşit kaygı, bilinmezlik, kaos hep benimle. Dünyanın elini uzatamadığı, adeta sahipsiz insanların çöl kanunlarının hüküm sürdüğü Taftan çölündeyiz artık. Her türlü sürprize hazır bir ruh haliyle kendimizden emin, çölü geçeceğimiz arabayı ayarlama işine girişiyoruz... Tek seçeneğimiz var; çölü Toyoto denilen, beş kişilik oturma yeri bulunan kamyonetle geçmek. Toyota şoförleri Beluci, pazarlığa girişiyoruz, 2400 rupiye anlaşıyoruz...

Sıcaklık, kavurucu fırtınayla birleşince 40 derece civarlarında. Hayatımda suyu bu kadar kutsallaştırdığım bir başka an yok kesinlikle! Yola çıkıyoruz, kum fırtınasından Toyotonun camlarını pek az açabiliyoruz, kapatamıyoruz da, içerisi fırın gibi... Yine de kendimi çok şanslı hissediyorum çölün ortasında çünkü, bu çöl adamlarının konuştuğu dili bilen harika insan Zafer Bozkaya rehberim... O, bu yolu 30 küsur defa geçmeyi başarmış Türkiye'nin ilk ve tek Uzak Asya gezgini... (Elbette başkaları da gelmiş onun ardından sonraları)

Taftan çölünün sekseninci kilometresinde toyotomuz keskin bir frenle aniden durdu ve ön cama simsiyah katran gibi lav parçaları fışkırmaya başladı! Meğer, yağ deposu patlamış, yola devam etmemize imkan yok. Yoldan geçen eski Nuh-Nebi zamanının Pakistan arabaları hıncahınç dopdolu, o da tek tük geçiyor. Çölde kaldık, şoför tamirat yapmaya çalışıyor eli yüzü katran karası, tüylerimiz eksik needeyse...


Kelle koltukta geri dönmenin telaşı içinde çölde saman toprak karışımı bir yapı olan, mağaraya benzeyen pislik yuvası bir yere sığınıyoruz, güneşten korunmak için... Kervanların uğrak yerlerinden biri olan bu tarifi imkansız derbederlikte, içi kapkara sıvı dolu bir kaç küp dikkatimi çekiyor. Meğer o sıvılar suymuş, rehberim Zafer söylüyor... Nitekim az sonra bizim toyotaya yardım için duran başka Beluciler o kapkara sudan içtiler, üzeri böcek tutmuş, yılanlı, çıyanlı sudan!

Bir rüyada gibiyim...

Sanki bir başka boyuttan izliyorum olup bitenleri, yanımıza aldığımız su şişeleri kızgın halde elimizi yakıyor... Şoför bir şeyler yapıyor, frene basmadan geri dönüşe geçiyoruz bozuk ve tehlikeli bir şekilde. Telefon etme şansımız yok, baz istasyonu olabilme şansı zaten hiç yok. Neyse ki, 30-40 kilometre gitmeden başka bir toyota karşılıyor bizi... Bu çölde saat başına tek tük denk gelen bir otobüs geçmişti biraz önce yanımızdan, öylesine doluydu ki neredeyse otobüsün sileceklerinde bile insan vardı ve bizi alacak yerleri hiç yoktu, halimizi gördükleri için haber vermişler köye...

Hadi bakalım eşyalarımızı taşıyoruz yeni aracımıza, arızayla geçen iki saatlik rötarla yeniden yoldayız.

Kum fırtınası cam aralıklarından yüzümüzü iğne gibi deliyor, sıcak ve bunaltan terle yapışan kumlar kaşıntı halinde her yerimi kabartıyor, zaten ayaklarım yara bere içinde su toplamış halde.

Derin düşünceler içinde, hiçbir pişmanlık duymadan son derece kabullenmiş bir ruh haliyle sükunetimi koruyorum... Artık olabilecek hiçbir şey beni şaşırtmıyor, hatta garip sevinçler duyuyorum her kilometreyi aştıkça... Çölün belirli yerlerinde samandan yapılma mola yerleri var, şoför namaz kılmak için her beş vakitte duruyor ve aptes aldığını hiç görmediğimiz garip bir namaz kılıyor kısacık!



Çöl insanları hiç gözlerini kırpmadan meraklı, çocuksu ve hayvanımsı pür dikkat bakışlarıyla en çok bana bakıyorlar! Bu arada çölde hiç kadın yok... Çöl insanları hakkında, içimde tuhaf duygularla cebelleşiyorum. İnsan olma adına felsefeler üretmenin, uzaktan masallar dinlemenin gereksizliğini kavrıyorum bir kez daha...

Bedenimin bütün hücreleri son hız alarmda, gücümün sınırları nerede başlıyor nerede bitiyor henüz anlayamadım... Son derece rahat ve tembel bir güncel yaşamdan sonra, böylesi bir mücadelede dışa vurduğum performans beni her gün şaşırtmaya devam ediyor... Bel fıtığı ameliyatı geçirmiş, beş kilodan fazla ağırlık taşıyamayan ben nasıl oluyor da bunca zorluğa dayanabiliyorum?!

Ruh harekette hız aldıkça, beden zorlanıp değişime uğrasa da çok fazla etkilenmiyor...

Enerjimin her bir santimetrekaresini kullanıma açtım galiba!

Taftan çölü Afganistan sınırına çok yakın hatta aradaki dağların kesin bir sınır çizgisi de yokmuş... Quetta'ya yakınlaştıkça dağlık bölgeler sıklaştı, gece karanlığında meçhule yol alan bir tenekenin içinde hoplaya zıplaya ilerliyoruz... Kapkara dağlardan Afgan askerleri çıkıverecekmiş, yolumuzu kesivereceklermiş gibi geliyor insana. Quetta oldukça karışık bir bölge, Usame Bin Laden'in buralarda saklandığını öne sürüyor ABD. Zahedan'dan itibaren sürekli çelişkili haberler alıyoruz...

Quetta'da sokağa çıkma yasağı devam ediyormuş. Bu arada bu satırları yazdığım internet kafenin kapanış saati gelmiş. Devam edeceğim...

Pakistan -Yolculuk: 4

    
5 Nisan 2008 Cumartesi

9346 okunma

Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN



Son Yazılarım