21 Haziran meditasyonu!
Günler günlerin canını öptü, canlar canları öpe öpe bitirdi derken nihayetinde 21 Haziran en uzun dünya gününü de geride bıraktık.
Ve daha pek çok şeyi de…
Suskunluklar, kendi iç hücrelerimize sığınıp oradaki gerçekliğimizle baş başa kaldığımız son derece özel zamanlardır. Ne ki onun insan bünyesine faydalı yönünü bilelim, boşa geçmiş zaman olarak görmeyelim.
Bazen yoğun eylemlilik durumunda fark edemediğimiz hayrımıza durumlar, sessizliği deneyimlediğimizde çıkagelirler. Şaşarız "bu kadar kolay mıydı" diye. Gürültüden duyulmayan iç sesimizin fısıldadıklarıdır onlar. Bir türlü kulak vermek istemediğimiz yaşam vızıltılarıdır. Haylaz bir çocuk gibi sizi sürekli rahatsız eder, "hadi, hadi" der. Saçınızı çeker, ayağınızı burkar, dişinizi ağrıtır, tansiyonunuzu yükseltir ta ki siz ona kulak verinceye değin!
İç sessinizin bütün istediği biraz durup kendinize dönmeniz ve içselliğiniz ile baş başa öylece kalmanızdır. Çok bir şey istemiyordur, hastalanıp yataklara düşmeden dinlenmenizdir bütün derdi. Kutsal kitaplarda şöyle bir çıkarım vardır; "Sizler, durup dinlenmeyi ihmal ederseniz, bir şekilde yatırılıp dinlendirilirsiniz. Bu inatçılığınız, sizin dünyanıza hastalık şeklinde tezahür eder!"
Sessizlik ve sükunet ile gelen dinginliğin canı öpülesi. İyilikle, hoşgörüyle...
Ve daha pek çok şeyi de…
Suskunluklar, kendi iç hücrelerimize sığınıp oradaki gerçekliğimizle baş başa kaldığımız son derece özel zamanlardır. Ne ki onun insan bünyesine faydalı yönünü bilelim, boşa geçmiş zaman olarak görmeyelim.
Bazen yoğun eylemlilik durumunda fark edemediğimiz hayrımıza durumlar, sessizliği deneyimlediğimizde çıkagelirler. Şaşarız "bu kadar kolay mıydı" diye. Gürültüden duyulmayan iç sesimizin fısıldadıklarıdır onlar. Bir türlü kulak vermek istemediğimiz yaşam vızıltılarıdır. Haylaz bir çocuk gibi sizi sürekli rahatsız eder, "hadi, hadi" der. Saçınızı çeker, ayağınızı burkar, dişinizi ağrıtır, tansiyonunuzu yükseltir ta ki siz ona kulak verinceye değin!
İç sessinizin bütün istediği biraz durup kendinize dönmeniz ve içselliğiniz ile baş başa öylece kalmanızdır. Çok bir şey istemiyordur, hastalanıp yataklara düşmeden dinlenmenizdir bütün derdi. Kutsal kitaplarda şöyle bir çıkarım vardır; "Sizler, durup dinlenmeyi ihmal ederseniz, bir şekilde yatırılıp dinlendirilirsiniz. Bu inatçılığınız, sizin dünyanıza hastalık şeklinde tezahür eder!"
Sessizlik ve sükunet ile gelen dinginliğin canı öpülesi. İyilikle, hoşgörüyle...
Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN