Sihizmden Budizme
Altın Tapınak’ta yaşananlar hızlandırılmış film kareleri gibi.
Pencab müziğinin armonisi insanı içine çekercesine sarıp sarmalıyor. Batılıların mistisizm, spiritüalizm diye adlandırdığı ve çok da fazla bir tanıma gerek duymadığı veya adlandıramadığı ruh zenginliği içinde kör kör parmağım gözüne her şey! Ruhsallıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan kişileri bile içine alıveren törensel bir atmosferdeyim Hindistan'a adım attığımdan bu yana.
Harmonyum denilen bir tür akordeonun yere yatmış yandan çarklısı ile bam telinize dokunuveren o huşu halinin esrikliği sizi hiç bırakmıyor, hiç de yabancı gelmiyor nedense! Abartılı da gelmiyor bulunduğumuz ortamdaki ruhsal ayinler, sanki; biz de bu yakarışın bir parçası oluveriyoruz...
Tezatlar diyarı Hindistan'ın tapınaklarının temizliği keskin bir bıçak gibi ikiye ayırıyor genellemeye sokmaya çalıştığım temiz - pis kavramlarımı!
Sihlerin peygamberi sayılan Nanak Shah'ın (Guru Nanak) posterleri Amritsar, Pathankot caddelerinde her yerde bolca çıkıyor karşımıza, tıpkı İran’daki Humeyni posterleri gibi...
Pathankot'da uzunca bir süre araç arayışımızdan sonra, Dharamsala'ya nihayet bir araba bulabiliyoruz.
Pencab eyaletinden çıkıp, Himachal Pradesh eyaletine girdiğimizde görüyoruz ki, buralar Sih ve Hindu özelliklerinden apayrı bir bölge...
Himalayalar'ın yamaçlarına kurulu bulunan Dharamsala'ya geldiğimiz de artık tamamen Tibet kültürüyle karşı karşıyayız. Yükseklik 2.000 lerde, sayısını unuttuğum yüzlerce tepe tırmanıyoruz, bir yanı uçurum diğer yanı sürekli kıvrılıp bükülen bisiklet yolunu andıran dik ve dar ve de yüreğimi hop ettiren çılgın virajlarla. Zaten bütün şoförler korsan! Türkiye'ye dönünce ilk şoförü öpsem diyorum!
Dharamsala, aşağı ve yukarı diye ikiye ayrılıyor ama, kimsenin aşağı Dharamsala ile ilgilendiği yok, zira, yukarı Dharamsala diğer adı ile Mc Leod Ganj Budizmin lideri, yaşayan Buda, Dalai Lama'nın yaşadığı bölge.
Görkemli Himalayalar çoğunlukla sislerin içinde uyuyan bir hayalet gibi. Gökyüzüne yakın olma duygusuyla süzüyorsunuz Kangra vadisini çok uzaklardan. Oksijenin bolluğu, kuru ve nemsiz bir hava, dev çam ormanları, hırsız maymunlar, sakin köpekler ve özgür inekleriyle Mc Leod Ganj...
Çantanıza, gözlüğünüze sahip çıkmazsanız maymunların el çabukluğuna uğramanız kaçınılmaz. Taksi şoförleri özellikle maymunlar konusunda uyarıyorlar, maymunlar çanta ve gözlüğe çok meraklıymışlar.
Yukarı Dharamsala'da her yer bordo ve turuncu ehramlara bürünmüş rahiplerden geçilmiyor. Yerli halk diye tanımlanan Tibetlilerin erkeğinde de kadınında da yerlere kadar, kalın kumaştan etekler ve yelekli takımlar mevcut, ellerinde tespihleri, başlarında fötr şapkaları. Her Tibetlinin mutlaka bir köpeği var. Köpek, evlerinin vaz geçilmezi hem de baş köşede. İran’da ise tek bir köpek görememiştim İslam’da mekruh denir ya!
Rahip ve rahibelerin başları tıraşlı, onları ilk görünce ''hah işte benimkiler'' dedim. Bordo-turuncu ehramlı rahiplerin akın akın gittiği mecburi istikametli daracık yola yöneldiğimizde gördük ki; Dalai Lama’nın derslerini takip edenlerin arasına katılmışız.
''Dalai Lama teaching on Budizm''
Dalai Lama, kişisel Buda öğretilerini sadece yılda bir defa iki aşamalı olarak Mart döneminde veriyormuş. Bu zamanlama benim için büyük şans!
Çok sıkı bir kontrolle teker teker içeri alınıyoruz. Bir gün önceden yapmamız gerekenleri öğrenmiştik. Kesici ve yanıcı alet, fotoğraf makinesi, sigara vs. yasak, sadece yere oturmak için minder, bardak ve radyo serbest (radyodan FM kanalıyla Dalai Lama'nın konuşmasının İngilizce çevirisi yayınlanıyor anında)
Bardak niçin gerekli? Ders bitiminde tapınaktan sütlü çay dağıtılıyor herkese. Genç rahipler ellerinde yüzlerce dev çaydanlıkla dolaşıyorlar insanların arasında. Derslerin verildiği Budist manastırı, kademeli yüksekliklerden oluşan çok büyük bir alan. Katılımcıların tamamını görebilmek mümkün değil. Dünyanın her yerinden her ulustan insan var.
Dalai Lama; tapınağın çok katlı merdivenli bölmelerinin en üst bölgesinde etrafı camdan paravanlı özel bir bölümünde, yüksekçe bir rahle önünde oturuyor. Hafifçe rahleye doğru eğilip, arada sırada sallanarak yapıyor konuşmasını. Edindiğim bilgiler doğrultusunda Dalai Lama'nın oldukça nüktedan bir kimliğe sahip olduğunu öğreniyorum, öyle ki; mırıltı ve nakaratı andıran sevimli ses tınılarının arasında çok hoş espriler yapıyormuş ki oradaki insanlar zaman zaman yüksek perdeden gülüşüyorlar. (Turist öğrencilerin çoğunun kulağında FM radyo var)
Ben, Dalai Lama'nın Tibetçe’sinden bir şey anlamadığım için vede radyom da olmadığından habire katılımcıları gözlemliyorum. Derin meditasyon halinde olanlar, mantraları tekrarlayanlar, kulaklarında radyolarıyla Dalai Lama'nın esprilerine gülenler, benim gibi etrafını gözlemleyenler hepsi mevcut. Sadece dünyanın her yerinden değil, Hindistan’ın da bir çok bölgesindeki rahip ve baş rahipler bu ders seminerine katılmak üzere gelmişler uzak yerlerden... Ders bitince katılan rahiplerin her birine 200 rupi verildi, bu adetmiş. Keşke ben de rahibe ehramı giyseydim dedim, nasılsa kafa tasım traşlı.
20 Mart 2004 - Dharamsala HİNDİSTAN
Yolculuk: 7
Mc Leod Ganj - Dharamsala
Pencab müziğinin armonisi insanı içine çekercesine sarıp sarmalıyor. Batılıların mistisizm, spiritüalizm diye adlandırdığı ve çok da fazla bir tanıma gerek duymadığı veya adlandıramadığı ruh zenginliği içinde kör kör parmağım gözüne her şey! Ruhsallıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan kişileri bile içine alıveren törensel bir atmosferdeyim Hindistan'a adım attığımdan bu yana.
Harmonyum denilen bir tür akordeonun yere yatmış yandan çarklısı ile bam telinize dokunuveren o huşu halinin esrikliği sizi hiç bırakmıyor, hiç de yabancı gelmiyor nedense! Abartılı da gelmiyor bulunduğumuz ortamdaki ruhsal ayinler, sanki; biz de bu yakarışın bir parçası oluveriyoruz...
Tezatlar diyarı Hindistan'ın tapınaklarının temizliği keskin bir bıçak gibi ikiye ayırıyor genellemeye sokmaya çalıştığım temiz - pis kavramlarımı!
Sihlerin peygamberi sayılan Nanak Shah'ın (Guru Nanak) posterleri Amritsar, Pathankot caddelerinde her yerde bolca çıkıyor karşımıza, tıpkı İran’daki Humeyni posterleri gibi...
Pathankot'da uzunca bir süre araç arayışımızdan sonra, Dharamsala'ya nihayet bir araba bulabiliyoruz.
Pencab eyaletinden çıkıp, Himachal Pradesh eyaletine girdiğimizde görüyoruz ki, buralar Sih ve Hindu özelliklerinden apayrı bir bölge...
Himalayalar'ın yamaçlarına kurulu bulunan Dharamsala'ya geldiğimiz de artık tamamen Tibet kültürüyle karşı karşıyayız. Yükseklik 2.000 lerde, sayısını unuttuğum yüzlerce tepe tırmanıyoruz, bir yanı uçurum diğer yanı sürekli kıvrılıp bükülen bisiklet yolunu andıran dik ve dar ve de yüreğimi hop ettiren çılgın virajlarla. Zaten bütün şoförler korsan! Türkiye'ye dönünce ilk şoförü öpsem diyorum!
Dharamsala, aşağı ve yukarı diye ikiye ayrılıyor ama, kimsenin aşağı Dharamsala ile ilgilendiği yok, zira, yukarı Dharamsala diğer adı ile Mc Leod Ganj Budizmin lideri, yaşayan Buda, Dalai Lama'nın yaşadığı bölge.
Görkemli Himalayalar çoğunlukla sislerin içinde uyuyan bir hayalet gibi. Gökyüzüne yakın olma duygusuyla süzüyorsunuz Kangra vadisini çok uzaklardan. Oksijenin bolluğu, kuru ve nemsiz bir hava, dev çam ormanları, hırsız maymunlar, sakin köpekler ve özgür inekleriyle Mc Leod Ganj...
Çantanıza, gözlüğünüze sahip çıkmazsanız maymunların el çabukluğuna uğramanız kaçınılmaz. Taksi şoförleri özellikle maymunlar konusunda uyarıyorlar, maymunlar çanta ve gözlüğe çok meraklıymışlar.
Yukarı Dharamsala'da her yer bordo ve turuncu ehramlara bürünmüş rahiplerden geçilmiyor. Yerli halk diye tanımlanan Tibetlilerin erkeğinde de kadınında da yerlere kadar, kalın kumaştan etekler ve yelekli takımlar mevcut, ellerinde tespihleri, başlarında fötr şapkaları. Her Tibetlinin mutlaka bir köpeği var. Köpek, evlerinin vaz geçilmezi hem de baş köşede. İran’da ise tek bir köpek görememiştim İslam’da mekruh denir ya!
Rahip ve rahibelerin başları tıraşlı, onları ilk görünce ''hah işte benimkiler'' dedim. Bordo-turuncu ehramlı rahiplerin akın akın gittiği mecburi istikametli daracık yola yöneldiğimizde gördük ki; Dalai Lama’nın derslerini takip edenlerin arasına katılmışız.
''Dalai Lama teaching on Budizm''
Dalai Lama, kişisel Buda öğretilerini sadece yılda bir defa iki aşamalı olarak Mart döneminde veriyormuş. Bu zamanlama benim için büyük şans!
Çok sıkı bir kontrolle teker teker içeri alınıyoruz. Bir gün önceden yapmamız gerekenleri öğrenmiştik. Kesici ve yanıcı alet, fotoğraf makinesi, sigara vs. yasak, sadece yere oturmak için minder, bardak ve radyo serbest (radyodan FM kanalıyla Dalai Lama'nın konuşmasının İngilizce çevirisi yayınlanıyor anında)
Bardak niçin gerekli? Ders bitiminde tapınaktan sütlü çay dağıtılıyor herkese. Genç rahipler ellerinde yüzlerce dev çaydanlıkla dolaşıyorlar insanların arasında. Derslerin verildiği Budist manastırı, kademeli yüksekliklerden oluşan çok büyük bir alan. Katılımcıların tamamını görebilmek mümkün değil. Dünyanın her yerinden her ulustan insan var.
Dalai Lama; tapınağın çok katlı merdivenli bölmelerinin en üst bölgesinde etrafı camdan paravanlı özel bir bölümünde, yüksekçe bir rahle önünde oturuyor. Hafifçe rahleye doğru eğilip, arada sırada sallanarak yapıyor konuşmasını. Edindiğim bilgiler doğrultusunda Dalai Lama'nın oldukça nüktedan bir kimliğe sahip olduğunu öğreniyorum, öyle ki; mırıltı ve nakaratı andıran sevimli ses tınılarının arasında çok hoş espriler yapıyormuş ki oradaki insanlar zaman zaman yüksek perdeden gülüşüyorlar. (Turist öğrencilerin çoğunun kulağında FM radyo var)
Ben, Dalai Lama'nın Tibetçe’sinden bir şey anlamadığım için vede radyom da olmadığından habire katılımcıları gözlemliyorum. Derin meditasyon halinde olanlar, mantraları tekrarlayanlar, kulaklarında radyolarıyla Dalai Lama'nın esprilerine gülenler, benim gibi etrafını gözlemleyenler hepsi mevcut. Sadece dünyanın her yerinden değil, Hindistan’ın da bir çok bölgesindeki rahip ve baş rahipler bu ders seminerine katılmak üzere gelmişler uzak yerlerden... Ders bitince katılan rahiplerin her birine 200 rupi verildi, bu adetmiş. Keşke ben de rahibe ehramı giyseydim dedim, nasılsa kafa tasım traşlı.
20 Mart 2004 - Dharamsala HİNDİSTAN
Yolculuk: 7
Mc Leod Ganj - Dharamsala
Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN
