Bozburun’da Cumali’nin pidesi
Doğduğum yeri yazarken de anlatırken de ağzım kulaklarıma doğru yayılıyor farkındayım! Satırlarıma ne kadarı yansıyor bilemem ama Bozburun, Marmaris’in Bozburun’u göbeğimin kesildiği yer. Geçenlerde yine kısa soluklu bir merhabam oldu o kadim topraklara. Boz dağlara, bozkırın serap gibi denize kavuştuğu o esrarengiz koya, Müskebi adasına ve işte canım, adı “memleket” olan yere…
Ah Bozburun, seni sakındığım kadar neleri sakınırım kem gözlerden! (Birkaç daha var onlar kendini bilir!)
Sen öylece dur orada, gelip gitmelerimi bekle. Ve bu defa beyaz pullu yazmamı aldın boynumdan! Deli poyrazın uçurdu Kürbaşı yolunda fark edemedim. Ama; biliyorum anlamını, bir tek ben biliyorum. “Çabuk gel, uzatma arayı” diyorsun!
Sana gelmelerime bir neden daha eklendi bu defa bilesin. Öyle bir lezzet ki 24 saat gitmedi tadı damağımdan. Neydi o vejateryan pidemin lezzeti? Bu kadarı da olmaz dedirten bir lezzete düştüm Cumali’nin Gizli Bahçe’sinde. Bütün etyemezlere duyurayım da, Bozburun’a yolları düşerse gidip bir tadına baksınlar.
Etseverlerin istekleri bâki, etli, yumurtalı, pastırmalı, patlıcanlı incecik hamuru ile karışık hazırladıkları pidenin tadına bakan küçük grubumuzun diğer bireyleri hepsi lezzette hemfikir. Benim sözüm et yemeyenlere. Niye mi? Pidecilerin oldukça büyük çoğunluğu kıyma, kuşbaşı, yumurta, pastırma sarmalında yeterince lezzet yakaladıklarını düşündüklerinden sebzeli çeşitlere pek kafa yormazlar. Nedense peynirli ve sebzeli pide gereksiz bir uğraştır pide ustası için.
Cumali’de işler öyle değil. Patlıcanları bittiği için özür dilediler ve sebzeli pidenin en muhteşemini hazırladılar benim için. Beni tanımıyorlardı, herkese davrandıkları gibi davrandıklarını sanıyorum!
Mantar, yeşil biber, domates, sarımsak, kırmızıbiber, nane, maydanoz, taze kekik ve iki çeşit peynirin incecik pide hamurunun çıtırı ile buluştuğu o iştahlı an…
Oh pideler tanrısı aşkına, bu karışıma bir de patlıcan gireydi ne olurdu bilmem artık! Taze kekiğin genizi kışkırtan kokusu hâlâ belleğimde. Tamam, tamam, geleceğiz yine. O lâ lâ…
Gideceğiz, gezeceğiz, yiyeceğiz…
Ah Bozburun, seni sakındığım kadar neleri sakınırım kem gözlerden! (Birkaç daha var onlar kendini bilir!)
Sen öylece dur orada, gelip gitmelerimi bekle. Ve bu defa beyaz pullu yazmamı aldın boynumdan! Deli poyrazın uçurdu Kürbaşı yolunda fark edemedim. Ama; biliyorum anlamını, bir tek ben biliyorum. “Çabuk gel, uzatma arayı” diyorsun!
Sana gelmelerime bir neden daha eklendi bu defa bilesin. Öyle bir lezzet ki 24 saat gitmedi tadı damağımdan. Neydi o vejateryan pidemin lezzeti? Bu kadarı da olmaz dedirten bir lezzete düştüm Cumali’nin Gizli Bahçe’sinde. Bütün etyemezlere duyurayım da, Bozburun’a yolları düşerse gidip bir tadına baksınlar.
Etseverlerin istekleri bâki, etli, yumurtalı, pastırmalı, patlıcanlı incecik hamuru ile karışık hazırladıkları pidenin tadına bakan küçük grubumuzun diğer bireyleri hepsi lezzette hemfikir. Benim sözüm et yemeyenlere. Niye mi? Pidecilerin oldukça büyük çoğunluğu kıyma, kuşbaşı, yumurta, pastırma sarmalında yeterince lezzet yakaladıklarını düşündüklerinden sebzeli çeşitlere pek kafa yormazlar. Nedense peynirli ve sebzeli pide gereksiz bir uğraştır pide ustası için.
Cumali’de işler öyle değil. Patlıcanları bittiği için özür dilediler ve sebzeli pidenin en muhteşemini hazırladılar benim için. Beni tanımıyorlardı, herkese davrandıkları gibi davrandıklarını sanıyorum! Mantar, yeşil biber, domates, sarımsak, kırmızıbiber, nane, maydanoz, taze kekik ve iki çeşit peynirin incecik pide hamurunun çıtırı ile buluştuğu o iştahlı an…
Oh pideler tanrısı aşkına, bu karışıma bir de patlıcan gireydi ne olurdu bilmem artık! Taze kekiğin genizi kışkırtan kokusu hâlâ belleğimde. Tamam, tamam, geleceğiz yine. O lâ lâ…
Gideceğiz, gezeceğiz, yiyeceğiz…
Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN
